Uyum, kişinin ilişki kurmak için, kendi kişilik özellikleri ve davranışlarını çevreyle tutarlı şekilde ilişkilendirebilmesi olarak tanımlanabilir. Çocuklar gelişim dönemleri boyunca çevreleri genişledikçe uyum sağlamayı öğrenirler. Bu uyum sağlama sürecinde, çocuklar büyüdükçe davranışları gelişir ve değişir. Belirli dönemlerde her çocukta bazı olumsuz davranışlar gözlemlememiz aslında onların büyüme serüvenlerinin bir parçasıdır. Ama olumsuz davranışların, davranış sorunları haline gelmesi için çocuğun sergilediği davranışların yaşıyla ve gelişimiyle alakalı olmaması, çocuğun ebeveynlerinin, etrafındakilerin ya da toplumun beklenti ve tutumlarıyla farklılıklar göstermesi gerekmektedir. Davranış sorunları çocuğun etrafını rahatsız edeceği düzeyde inatlaşmasından ya da küfür etmesinden başlayarak eşyalara zarar verme, başkalarını ya da kendini yaralama gibi ciddi sorunları içeren problemler barındırır. Tüm çocuklarda dönem dönem başkalarıyla dalga geçer tutumda konuşma, arkadaşlarına vurma, oyuncak paylaşamama ya da benzeri sebeplerden ötürü inatlaşma ya da oyuncak kaçırma gibi olumsuz davranışlar görülse de bunların sürekli devam etmesi bu davranışların problem haline geldiğinin göstergesidir. Yani burada dikkat edilmesi gereken husus davranışın ne kadar süredir devam ettiği ve çocuğun ayrıca ailesi dâhil çevresindeki herkesin hayatını ne ölçüde etkilediğidir.
Davranışsal problemleri iki kategoride değerlendirmek gerekirse;
Çocuğun içe yönelimli sergilediği davranış problemleri arasında utangaç/çekingen olma, ilgisiz olma, içine kapanma, aşırı duyarlılık gösterme, korku gibi dışarıdan gözlemlemesi daha zor davranış sorunları yer almaktadır.(Bunlara duygu bozuklukları da denebilir)
Çocuğun dışa yönelimli sergilediği davranışlar ise inatçılık, yalan söyleme öfke krizleri, saldırganca tutum sergileme, kötü sözler söyleme , yetişkinlerin sözlerini dinlememe, aşırı hareketlilik(hiperaktivite), dürtülerini kontrol edememe, başkalarını kızdırmak için çabalamak ve kolay kızmak, başkalarına zarar verme, gibi davranış sorunları ya da tırnak yeme, parmak emme, alt ıslatma gibi alışkanlık bozuklukları gibi diğerleri tarafından da rahatça gözlenebilir davranış sorunları yer almaktadır.
Okul öncesi çocuklara bakıldığında özellikle söz dinlememe, inatlaşma, öfke ve ağlama krizleri, vurma, parmak emme, tırnak yeme gibi sorunların çoğu çocukta görüldüğü bilinmektedir. Bu davranışların çoğu gelişimsel dönemle ilgili davranışlar olmakla beraber zaman içerisinde kaybolan davranışlardır. Bu davranışlar iki yaşla görülmeye başlar. 3-4-5 yaş gibi okul öncesi yaş dönemlerinde devam edebilir ve sonrasında biter. Bu davranışların devamlılığının olmaması hususunda ailelerin bilinçli olmaları ve çocuklara rehberlik etmeleri oldukça önemlidir.
Okul Öncesi Çocuklarda Görülen Bazı Davranış Sorunlarının Nedenleri
Parmak emme
Bebeklerde sık görülen, 18 ay civarı özellikle sık görülen ve 4 yaşa kadar kendiliğinden kaybolması beklenen bir davranıştır. Bu davranışın sıkça devam etmesi halinde, ebeveynler çocuğu sık sık uyarmaktan kaçınmalı ve çocuğun parmak emmesinin altındaki nedenlere odaklanmalıdır(yeni bir kardeş ya da etrafta bir bebek olması gibi)
Tırnak Yeme
Tırnak yeme davranışı çocuklarda sık karşılaşılan bir durum olmakla beraber 5-6 yaş arasında çok görülür. Bu yaşlardan önce görülmeye başlanan tırnak yeme davranışı, davranışın daha da büyümemesi için çok üstüne düşülmemeli daha çok çocuğun dikkati başa yönlere çekilerek devam edilmelidir. Tırnak yeme davranışının sürekli hale gelmesi durumunda ailede bu davranışı sergileyen bir yetişkinin olup olmadığının ve çocuğun tırnak yemesine sebebiyet verebilecek ruhsal sıkıntıların neler olduğunun belirlenmesi önemli hususlardır. Çünkü tırnak yemeni kökeninde güvensizlik, gerginlik, saldırganlık gibi sebepler yatabilir. Köken bulunduktan hem altta yatan soruna odaklanmak, aynı anda çocuğun enerjisini rahatça boşaltabileceği aktivitelere yönlendirmek etkili yöntemlerdendir.
Öfke ve Saldırganlık
3-6 yaş dönemde öfke sık görülür. Bu dönemler çocukların duyguları tanıyıp, nasıl ifade edeceklerini yeni öğrendikleri dönemlerdir. Nedeni her ne olursa olsun, çocuğun öfkesi bastırılmamalı ona sakinleşmesi için zaman tanınmalıdır. Çocuk sakinleştikten sonra öfkesi üzerine konuşup, öfkesini nasıl ifade etmesi konusunda rehberlik edilmelidir. Saldırganlık ise çocuğun tepkilerini dışa vurma yolu olmakla beraber çocuklarda aşırı engellenmeye bir tepki ya da ruhsal enerjinin boşaltılması için kaynaktır. Çocuklar yemek dökme, oyuncaklara zarar verme, saç çekme, ısırma, vurma gibi davranışlar sergileyebilirler. Bu davranışların çocuk büyüdükçe azaldığı ya da tamamen bittiği gözlemlenebilir. Saldırgan davranışlarda da çocuğun bu davranışları sergilemesine sebebiyet verebilecek nedenler araştırılmalı, çocuğa duygularını nasıl ifade edeceği öğretilmeli, çocuk enerjisini boşaltabileceği spor ya da sanat etkinliklerine yönlendirilmelidir.
Aşırı Hareketlilik ve Dikkat Eksikliği
Okul öncesi dönemdeki çocukların hareketli ve ilgi odaklarının daha çabuk dağıldığı söylenebilir. Bu onların gelişme ve büyümeleriyle ilişkilendirilebilecek bir durumdur. Bir çocuğa Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısı konabilmesi için bunlar ve bazı farklı davranışlarda aşırılıklar olması gerekmektedir. Bu bozukluğa sahip çocuklar aşırı hareketlidir ama hareketlilik hedefe odaklı değildir. Dürtüsellerdir. Akıllarına gelen ilk davranışı yaparlar. Arkadaş ilişkileri zayıftır. Başkaları tarafından durdurulmaya, istedikleri şeylerin yapılmasına izin verilmemesine tahammülleri yoktur. Ayrıntı gerektiren işler yapmada zorlanırlar, verilen işleri tamamlamakta zorlanırlar, direkt iletişime geçilen durumlarda zorluk yaşarlar, zihinsel uğraş gerektiren işlerde gönülsüz ve isteksiz olabilirler. Aşırı hareketlilik kaynaklı olarak ne kadar zeki olsalar da odaklanamadıkları için okul başarıları düşüktür.
Bu tanıya sahip çocukların süreklilik gösteren ve net anlaşılır kurallar içerisinde yetiştirilmeleri önemlidir. Aileler bu bozukluk konusunda bilinçli olmalı, bir uzman desteği muhakkak almalı ve çocuğun olumlu davranışlarını, çabalarını her zaman takdir etmeli ve çocuğu bu davranışlar için teşvik etmelidir.
İnatlaşma
İnatçı davranma yani çocuğun bir davranışı sürdürmede ısrarcı davranması,18-36 aylık çocuklarda sık görülmektedir. Okul öncesi çocuklarda genel olarak bakıldığında ise çocuk kendini ortaya koymak için, istediklerini yaptırmak için inatlaşabilir. Bu tarz durumlarda çocuğa sağlıklı sınırlar koymak önemli bir husustur. Çocuğun inatlaşma, karşı gelme isteğini öfkeyle ifade etmesi hususu ise gelişimsel dönemle ilişkilendirilmemeli ve bir uzman desteğine başvurulmalıdır.
Yalan Söylemek
Yalan söylemek çocuklarda duymadığı şeyleri uydurarak anlatmak, gerçeği farklı yansıtmak ya da olmayan şeyleri olmuş kabul etmek tarzında görebilir. Okul öncesi dönemde çocukların hayal dünyası çok geniş olduğundan da yalan söyleme görülebilir. Çocuğun burada gerçeği değerlendirmesi farklıdır. Yalan söylemenin temelinde birçok neden yatabilir. Çocuk bir kazanç elde etmek için yalan söyleyebilir ya da cezalandırılmaktan korktuğu için yalan söyleyebilir. Yalan söyleyen çocuklara güven duygusu kazandırmak önemlidir. Çocuğa doğruları söylemesi konusunda rehberlik edilmelidir. Çocukla olan iletişimin güçlendirilmesi gerekir ve çocuğa olumsuz durumlarla baş etme yolları gösterilmelidir.
Aşırı Çekingen Olma/İçe kapanıklık
Bazen çocuklar duygularını ve tepkilerini ortaya koymaktan çekinir ve susmayı tercih edebilirler. Bu hususta gözlemlenmesi gereken önemli noktalardan biri çocuğu böyle davranmaya iten bir unsurun, geçmişte yaşanmış bir olayın olup olmadığıdır. Bu soruna sahip çocukların sık sık duygularını ifade etmesi için teşvik edilmeli, ne hissettikleri konuşulmalı, duyguları doğru ifade etmek konusunda rol model olunmalı, onlara ne kadar değerli oldukları hissettirilmelidir.
Korkular
Korku tehlikeler verilen bir tepki olmakla beraber herkeste var olan bir duygudur. Her insan belirli şeylerden korkabilir ve bazı tepkiler gösterebilir. Bebeklikten başlayarak her bireyde bazı korkular görülür. Örneğin; bebekler yüksek sesten korkabilir, tanımadığı insanları görünce ağlayabilir. Okul öncesi dönemlerde ise özellikle hayali varlıklardan korkma (canavar vb.) , gördüğü bir şeyden etkilenme(kitap, film vb.) sık görülen durumlardır. Ayrıca anne-babadan ayrı düşme korkusu da okul öncesi çocuklarda sık görülür. Ayrıca hastalık durumları, doğal afetler, kavgalar korkuları arttırabilir. Çocukları aşırı koruyucu şekilde yetiştirmek çocuğun her şeyden çabuk korkmasına sebebiyet verebilir. Onun baş etme beceriler geliştirmesini engeller, çocuğu her şeye karşı daha ürkek yapabilir. Çocuğun korkuları ve altında yatan nedenler belirlenmeli, korktuğu şey size anlamsız gelse bile korkusuna saygı duyulmalı, çocuğa destek olunmalı, korkusunun aşamalı şekilde, minik adımlarla üstüne gidilmeli ve beraber aşılmalıdır.(Örneğin, karanlıktan korkan çocuğu direkt karanlıkta oturarak başlamak yerine onunla beraber gece lambası açık oturmak gibi…)
Not: Yukarıda belirtilen davranış sorunlarının olası nedenleri ve çözüm yolları her çocuk için farklıdır.